Haberi Paylaşın:
1922 yılının ağustos ayı, Kurtuluş Savaşı’mızın son aşamasıdır. Azim ve kararlılık ile büyütülmüş bu onurlu mücadele, 26 Ağustos 1922’de Kocatepe'de başlayan Büyük Taarruz ve 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da gerçekleşen Başkomutan Meydan Muharebesi ile kesin ve parlak bir zaferle sonuçlanmıştır. Zaferin ardından verilen “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir” talimatı ile Türk birlikleri, 9 gün içinde Uşak’tan İzmir’e kadar işgal edilen şehirleri geri almıştır. Bu zafer, yeni Türk devletinin kuruluşuna giden yolda önemli bir mihenk taşı olmuştur.
Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi’nde elde edilen başarı, Türk Ordusu’nun sayıca kendisinden üstün işgal güçlerine galip gelişinden ibaret değildir. Kazanılan başarının ardında bundan çok daha fazlası bulunmaktadır.
Kazanılan zafer; son 11 yılını savaşarak geçirmiş, yokluk içindeki bir halkın en büyük zaferidir. Tüm yoksulluğuna rağmen varını yoğunu, bağrından çıkardığı ordunun önüne seren, silahtan, gıdadan ve paradan yoksun bir orduyu ayağa kaldıran Anadolu halkının fedakârlık öyküsüdür.
Kazanılan zafer; cepheye postal yerine çarıkla gitmek zorunda kalan, boşa harcanacak tek mermisi bulunmayan, doğduğu topraklardaki esareti içine sindiremeyen askerlerimizin, ülkesine inanmış bir büyük lider etrafında kenetlenerek, mevzilerde verdiği destansı mücadelenin öyküsüdür.
Kazanılan zaferin arkasında, stratejik önemi nedeniyle hataya hiç tahammülün olmadığı Büyük Taarruz’da topçu ateşinin etkili olabilmesi için milim milim hesap yapan İsmet Paşa’nın; Çiğiltepe’yi Atatürk’e söz verdiği saatte alamadığı için yaşamına kendi elleriyle son veren Albay Reşat’ın; Milli Mücadele’nin sembol ismi Fevzi Paşa’nın ve ömrü cephelerde geçen daha nice askerin bilgi, onur ve ferasetle örülü kahramanlık öyküleri vardır.
Ve elbette kazanılan zaferin arkasında, boynunda idam fermanıyla bağımsızlığa giden yolu ilmek ilmek işleyen; bir yandan işgal kuvvetleri bir yandan muhaliflerle mücadele ederken taarruz stratejisini planlayabilen; harekatın tehlikesine karşı kendisini uyaranlara “Sorumluluk bana aittir, kaybedersek beni hemen asarsınız” diyebilecek cesarete ve inanca sahip; işgalcilerin 6 ayda geçilemez denilen en güçlü savunma hattını ezber bozan taktikleri ile birkaç saat içinde dağıtabilen bir büyük kumandanın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kusursuz askeri dehası ve bilgeliği yatmaktadır.
Bu zafer, boyun eğmeyen bir halkın, kahraman bir ordunun ve eşsiz bir liderin bağımsızlık uğruna büyük bedeller ödeyerek tarihe adını altın harflerle yazdığı bir zaferdir.
Bizlere onurlu bir yaşam bırakanlara minnet borcumuzu ancak tarihimizi bilerek, ‘Ya istiklal ya ölüm’ parolası ile kazanılmış büyük mücadeleyi bizden sonrakilere en doğru şekilde anlatarak, miras olarak aldığımız Cumhuriyete sahip çıkarak ve ülkemizi Büyük Önder’in işaret ettiği çağdaş medeniyetler seviyesine ulaştırmak üzere çalışarak, üreterek ödeyebiliriz.
Büyük zaferin 99. yıl dönümünü yürekten kutluyor, başta Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve aziz şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyoruz.
MERSİN DENİZ TİCARET ODASI
